Ana içeriğe atla

Kayıtlar

KÖTÜ BİR YER: Distopya edebiyatı nedir? Okunası distopik eserler

Merhaba. Bugün sizinle paylaşmak istediğim konu distopya edebiyatı ve bu türdeki yapıtlar.  Öncelikle distopya edebiyatını ilk kez duyanlar için tanımlayalım. Distopya kelime anlamı olarak 'Kötü bir yer' demektir. Ütopya kelimesi ise Yunanca köklerine baktığımızda 'Her şeyin iyi olduğu yer' demektir. Yani ütopya ve distopya birbirlerinin zıt kavramlarıdır.  Zaten 1516 yılında Ütopya isimli eseriyle ilk kez ütopya kelimesini kullanan ve bu türde eser veren Thomas More'un ortaya attığı kavramdır distopya kelimesinin ortaya çıkış nedeni.  1868'e geldiğimizde ise John Stuart Mill, ''ütopya yaşama geçirilmeyecek kadar iyiyse demek ki tersi de distopyadır, yani yaşama geçirilmeyecek kadar kötü''diyerek ilk kez distopya kelimesini kullanır.  Bu türün dünya edebiyatındaki ilk örneği en sevdiğim yabancı yazar olan Jack London'a ait. Eser ise Demir Ökçe.  DİSTOPYA EDEBİYATININ EN ÜNLÜ ÖRNEĞİ Bu türün en iyi örneklerinden b
En son yayınlar

KİTAP KURDU OLMAK İSTİYORUM AMA OLAMIYORUM! Neden ve nasıl, 6 temel ilke?-Söylemler

Söylemler yazı dizimin ilk yazısını da çok sevdiğim grup olan, kitaptan nefret etmeyen ama boşluktaki kişiler,'Kitap okumak ben de istiyorum da yapamıyorum yaa, bilgisayar/telefon daha cazip geliyor, sen nasıl bu kadar çok okuyabiliyorsun? 'culara adıyorum. Daha çok okumak, kitaplarla dostluğunu geliştirmeniz için bilmeniz gereken naçizane birkaç tüyoyu size aktarmaya çalışacağım.  1-Kitabın ne kadar eğlenceli olduğuna kendinizi inandırın. Her varlık siz nasıl düşünüyorsanız öyledir. Düşünce ile her şeyi değiştirebilirsiniz. Kitabı okurken eğlendiğinizi, sıkılmadığınızı ve telefona ihtiyaç duymadığınızı kendinize hatırlatın. Bir süreden sonra kitap sizin için gerçekten eğlenceli bir aktivite haline gelecek ve telefonun hayatınızdaki yerini kolaylıkla dolduracaktır.  2-Doğru kitabı seçin.  En önemli maddelerden biri bu. Çünkü daha yeni başlamış biri için fazla ağır olan kitaplarda boğulup alışkanlık kazanmaya çalışırken tamamıyla uzaklaşmayın derim. Örnek vermek gerekirs

Babaya Mektup-Franz Kafka

Kitabın ismi genel anlamda ne hakkında olduğunu açıklıyor. Franz'ın, babası Hermann Kafka'ya yazdığı mektubudur. 1919 yılında tanıştığı ve nişanlandığı   Julie Wohryzek'i istemeyen babasına karşı bir cevap niteliğinde yazmış lakin hiç gönderememiştir.  Öncelikle ikili arasındaki ilişkinin beyninizde şekillenmesi için birkaç küçük karşılaştırma ile onları tanımlayayım.  Hermann Kafka, iri cüsseli, her konuda fikri olan, tek doğru fikrin kendininki olduğunu düşünen, kendisine itaat edilmesini bekleyen, özgüven sahibi bir kişidir.  Franz Kafka ise babasının tam tersi yöne doğru gelişmiştir daima. Cılız ve kısa boylu, fikri olsa bile bunu pek dillendiremeyen, itaatkar, özgüven yoksunu bir kişidir.  Bu yüzden bir türlü iyi geçinemezler. Babası onun yaptığı hiçbir işi beğenmez. Daha tanışmadan arkadaşlarının işe yaramaz insanlar olduğunu dile getirir. Franz da zaten babasıyla arasını düzeltmek adına pek bir şey yapmaz.                                                 

TEMALAR VE ŞİİRLER-1:DENİZ

Bir konu üzerine şiir araştırmaktaydım. Şiirlerimin teması 'deniz' olmalıydı. Ne yazık ki internette şiirlerin temalarına göre şiir listelerinin pek bulunmadığını fark ettim. Sonra da aklıma bir fikir geldi, 'Neden ben yapmayayım?'. 'Temalar Ve Şiirler' bir yazı dizisi olacak ve ilk konusu deniz. İkinci konunun ne olacağına henüz karar vermiş değilim. Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar :) DENİZ KIZI-Orhan Veli Kanık Denizden yeni mi çıkmıştı, neydi; Saçları, dudakları Deniz koktu sabaha kadar; Yükselip alçalan göğsü deniz gibiydi. Yoksuldu, biliyorum – Ama boyna da yoksulluk sözü edilmez ya – Kulağımın dibinde, yavaş yavaş, Aşk türküleri söyledi. Neler görmüş, neler öğrenmişti kim bilir. Denizle boğaz boğaza geçen hayatında! Ağ yamamak, ağ atmak, ağ toplamak, Olta yapmak, yem çıkarmak, kayık temizlemek… Dikenli balıkları hatırlatmak için Elleri ellerime değdi. O gece gördüm, onun gözlerinde gördüm; Gün ne güzel doğarmış meğer açık denizde! Onun sa

BİR KADININ YAŞAMINDAN 24 SAAT-STEFAN ZWEIG

Oturduğunuzuda birkaç saat içinde rahatlıkla okuyup bitirebileceğiniz, özellikle tatil zamanları okunup, sizi zorlamadan etkileyebilecek 112 sayfalık güzel bir roman hakkında yazacağım bugün, BİR KADININ YAŞAMINDAN 24 SAAT. ''Bir kadının bazı zamanlar kendi iradesinin ve yargı gücünün ötesinde gelişen birtakım gizli güçlerin esiri olabileceği gerçeğini reddetmenin, aslında kendi iç güdülerimiz ve doğamızdaki şeytani unsurları bastırmak adına gösterdiğimiz bir refleks olduğunu, pek çok insanın böyle yaparak kendini daha güçlü, daha temiz ve 'kolay baştan çıkarılanlar'dan daha ahlaklı hissetme keyfine ulaştını söyledim. Kişisel olarak, bir kadının, kendi içgüdülerini özgürce ve tutkuyla takip etmesini, pek çok kadının yaptığı gibi kolları arasında bulunduğu kocasını gözleri kapalı aldatmasından daha onurlu bulduğumu da ekledim.''  diyor anlatıcımız henüz 16.sayfasında. Kitabın en beğendiğim kısımlarından biri de bu olsa gerek.  Olay akışına gelecek olursak,

Hayvan Çiftliği-George Orwell

Merhabalar bloğumu ziyaret eden güzel insanlar! İlk bloğumu açmak gerçekten tuhaf ve güzel. İlk analizim hangi kitap hakkına olmalı diye düşünmekteydim birkaç gündür. Sonra da belki biraz klasik başlamalıyım dedim. Ve bu mükemmel kitabı seçtim.  ÖZET Hayvan Çiftliği; sahiplerinin kendilerine iyi davranmamasından bıkıp, ayaklanma çıkaran bir grup çiftlik hayvanı ile ilgili. Bir gün sahipleri onlara yemek vermeyi unutur ve bu, hayvanlar için bardağı taşıran son damla olur. Tıpkı Koca Reis adlı domuzun öngördüğü gibi insanları çiftlikten kovup, özgürlüklerini ele geçirince aralarında en akıllıları olan domuzlar başa geçerler. Çiftliğin adını, artık hayvanlara ait olduğunu göstermek için “Hayvan Çiftliği” olarak değiştirirler. Hayvancılığın temellerinin toplandığı “Yedi Emir” samanlığın duvarına yazılır ve bunlara uyulması şart koşulur. Bu emirlerde insanlığı çağrıştıran her şey yasaklanmıştır. Kurallar konulduktan sonra çiftlik işlerine el atılır. İnsanların olduğu vakitten daha